Bugün, 2014 yapımı “Big Eyes” filmini anımsıyorum. Margaret Keane1’nin ilginç hayat hikayesini konu ediniyor. Resimleri çok da ilgi çekmiyor sanatçının. Ama kendini tutamayıp sürekli büyük gözleriyle dikkat çeken çocuk figürleri tasfir ediyor. Bir gün başka bir ressam olan Walter Keane2 ile tanışıp onunla evleniyor.

Artist Margaret Keane standing next to her painting: “Time in the Mind” ; her husband, Walter Keane holds his painting “We Will Overcome.”

Walter Keane iyi bir ressam(¿) ve pazarlamacıdır. Margaret atölyesinde üretim yaparken, tabloların satış işlerini üstlenir. Hatta Margaret’ın resimlerini pazarlarken erkek bir ressamın daha ilgi çekeceğini düşünür ve resimleri kendininkilermiş gibi pazarlamaya başlar. Kompozisyonlar hakkında çarpıcı hikayeler uydurur. Bu detaydan Margaret’ın haberi varmıydı o kısım pek net değil ama filmde yer alan senaryoya göre, kendini sadece resim yapmak üzere odalara kapatmış Margaret’ın bundan haberi yoktur. Walter, ilgiyi yakaladığı noktada, izleyicilere savaştan acıklı hikayeler anlatır ve siparişler alır. Konuları çok da çaktırmadan yönlendirmeler yaparak Margaret’a resim yaptırmaya başlar. Oysa Margaret’ın kompozisyonlarında gözler ruhun penceresidir. Resmetmek istediği kompozisyonlar gelen talepler karşısında farklılaşmaktadır. Gölge ressam olarak anılan Margaret piyasa talepleri arttıkça üretim şeklinden rahatsız olur, Walter’ın hırslarından rahatsız olur ve kendisinden boşanır. Resimlerin kendine ait olduğunu açıklar.  Walter’ın bu emeklerle anılmasını istememekte, kendisini makina gibi kullanan kocasından yakasını sıyırmayı istemektedir. Margaret sadece bir ressamdır. Resim yapmak ve emeğinin altındaki “Keane” imzasının kendisine ait olduğunu söylemektedir. Walter’ı mahkemeye verir. Mahkeme salonunda tatlı dili ve kıvrak zakasıyla Walter her suçlamadan sıyrılmakta ve herkesi kolayca ikna etmektedir. Hakim sonunda ikisinden resim yapmasını ister. Elbette Walter resim yapamayacağını kolunun rahatsız olduğunu söyler ama Margaret büyük gözlü bir resmi tamamlar. Böylelikle imzanın sahibi olduğunu kanıtlar.

Kurukafa, 2022, 13×28 cm

Filmde değinilen farklı bir ahlaki konu. Ama konunun bir yerinde vurucu olan sanat severlerin bir pazarlamacıya ihtiyaç duyması. Ve bu pazarlamacıların yine hırslarından ötürü olmayan hikayelerle allayıp pulladıkları eserleri satması. Satın alan kişiler hikayeleri satın alıyorsa esere ne gerek var. Zaten o hikayeyi her objeye yerleştiriyorsunuz.

Benzer bir etkilenmeyle İstanbul Kadıköy-Eminönü vapurunda bir seyyar satıcıdan sebze soyucu almıştım. Ama öyle bir anlattı, öyle bir şov yaptı ki anlatılmaz yaşanır. Zorlayıcı veya acıklı bir hikayesi yoktu. Normal giyimliydi. Bana göre doğru cümlelerle, doğru yerde işlevselliği gösterdi ve müşteri kazandı. En önemlisi de bu deneyimi yaşayan müşterinin aldığı ürün tam 5 yıldır hala mükemmel keskinlikte, son derece erkonomik tutuşu olan bir sebze soyacağına sahip. Ürün doğru, gösterildiği gibi uygulama yapabiliyor.Pazarlamacının yaklaşımı doğru. Müşterinin hayırsever duygularına dokunulmadan, psikolojisi alaşağı edilmeden yapılan satışın sonucu: 5 yıldır mutlu müşteri, iyi anılan bir satıcı ve güzel bir hatıra.

Sadece bilirkişiler var sanatın sanat olduğunu söyleyen, diğerleri hiç taşın altına elini sokmuyor. Bazı belgesellerde o bilir kişilerin de piyasadan para kazanmak için örtbas ettiği cahilliklerini veya dolandırıcılık hikayelerini izledim. Daha çocukken uydurduğum komplo teorilerinin gerçek olma ihtimali ne yazikki iç gıcıklayıcı. Bir takım sanatçılar “bu değerli çünkü ben yaptım” diyor. Evet haklılar. Bir kağıt parçasına çizdikleri basit çizgiler değerli çünkü emek verdikleri 50 yılın birikimi var. O çizgilerde bilgi var. Ama bu yaklaşımı duyan bir takım ötekiler de ben yaptım diyerek olmayan geçmişlerini kağıt üzerinde dolduruyorlar ve bunu kontrol etmeyen izleyiciler, emek verilmemiş birikimi olmayan 50 yılı görmekten acizler. Nasıl kontrol etsinler… Bir de 50 yıllık birikimi olup bunu gösteremeyenler var.. İşte buradaki hazine hep gömülü kalıyor. Uyanık sanatseverlerin keşfini bekleyen bu kısımdaki sanatçılar maalesef gözünü para bürümüş ve ruhunu doyurmaktan bir gıdım anlamayan yatırımcıların safsataları yüzünden yitip gidiyorlar.

Sanat böyle birşey herhalde!  Durumlar karışık…

Margaret Keane1 : (Eylül 15, 1927 – Haziran 26, 2022) Büyük gözlü figürleri resmetmesiyle tanınan Amerikalı ressam.

Walter Keane2 :  (Ekim 7, 1915 – Aralık 27, 2000) 1960’larda ünlenen Amerikalı intihalci.

İntihal (TDKaşırma), bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması. İntihal bir tür sahtekârlık ve hırsızlıktır.

Kaynaklar:

https://www.gettyimages.com/detail/news-photo/artist-margaret-keane-standing-next-to-her-painting-time-in-news-photo/517422720

https://www.imdb.com/title/tt1126590/?ref_=fn_al_tt_1

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ntihal

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir